Edit Content

"Acemi Kalma Ustası"

Doç. Dr. Gökhan Günaydın

İstanbul Milletvekili
CHP Grup Başkanvekili

Kamu görevlisi bir babanın sık çıkan tayinleri nedeniyle Anadolu’yu adeta karış karış dolaşan bir ailenin içinde büyüdüm. Bu bağlamda ilk, orta ve lise öğrenimimi Zile/Tokat, Sarıkamış/Kars, Tosya/Kastamonu, Aksaray/Niğde, Ereğli/Zonguldak ve Geyve/Sakarya ilçelerinde tamamladım.

İletişim

Sosyal Medya

  1. Home
  2. »
  3. TBMM
  4. »
  5. Meclis Gündemi
  6. »
  7. Gökhan Günaydın: Murat Kurum 9 İşçinin Hesabını Vermelidir
bu içeriği paylaşın;

Gökhan Günaydın: Murat Kurum 9 İşçinin Hesabını Vermelidir

14 Şubat 2024 tarihli TBMM Basın Toplantısı
Yazı Boyutu:
14px
24px

Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili ‘ın 14 Şubat 2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde düzenlediği Basın Açıklaması’ndaki değerlendirmeleri.

Kapasite artırımlarının sonrasında orada o felaket meydana gelmiştir.

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Çöpler ‘nde yaşanan facia ile ilgili açıklamalarda bulundu. Günaydın, “Kapasite artırımlarının sonrasında orada o felaket meydana gelmiştir. 9 işçi kardeşimizin hesabını Murat Kurum vermeyi düşünmekte midir acaba? Bundan dolayı acaba uykusu kaçmakta mıdır? 10 milyon metreküp liç yığınından siyanür sıkıntısını nasıl önleyeceksiniz ” diye sordu.

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, bugün ‘de düzenledi. Günaydın, şunları söyledi:

“Erzincan’da, İliç’te Anagold firması tarafından işletilen altın madeninde meydana gelen maden kazasından daha çok aslında bir madencilik cinayeti sonrasında, 9 işçi kardeşimin liç yığınları altında kalmasından çok büyük üzüntü duyuyoruz. Bütün ümidimiz onlarladır ki bir an evvel kendilerine ulaşılsın ve yine diliyoruz ki nefes alırken ve sağlıkla yaşama döndürülsünler, ailelerine, evlerine dönebilsinler. Bu facia, çok yönlü bir araştırmayı gerektiriyor. Çünkü göz göre göre gelen, tüm ikazlara rağmen, bu ikazlara aldırmaksızın yapılan faaliyetler sonrasında tablo bu noktaya geldi.

Daha ilginç olan bir şey var ki TBMM’de bugün 2/1959 sayılı, madenciliği daha da liberalize eden, kamu yararından uzaklaştıran, çok daha fazla şirket karına odaklatan bir düzenleme TBMM gündemine gelecekti. Ancak bugün itibarıyla bunun görüşmelerini geri çektiler ve başlamamaya karar verdiler. Bugün Sağlık Bakanlı ile ilgili bir teklif görüşülecek. -perşembe görüşülecek, haftaya bu gelecek mi?

“LİBERAL DÜZENLEMEYİ BİR KERE DAHA GETİRMEYİ DENEYECEKLER”

Yapacaklarını söyleyeceğim: Kamuoyunun hissiyatı, duyarlılığı azalınca madencilikle ilgili bu düzenlemeyi bir kere daha getirmeyi deneyecekler. O halde soruyu şöyle soralım mı? Mesele duyarlılığın arttığı zamanlarda dikkatli olma meselesi midir yoksa Türkiye’nin taşını, toprağını, ekosistemini, doğasını, insanını, işçisini koruma meselesi midir? Ben iktidarı bu alanda duyarlı olmaya çağırıyorum.

“SİYANÜRLE ALTIN MADENCİLİĞİ FAALİYETLERİNE SON VERDİLER”

İliç’te meydana gelen altın madeni faciası neyle yapılan bir madencilikti? Siyanürle yapılan bir madencilikti. Bugün bize anlatabilirler, dünyanın her tarafında böyle yapılıyor. 20 yıl evvel bu böyleydi ama 2000 yılında Romanya’da meydana gelen bir siyanürün Tuna Nehri’ne karışması sonrasında neredeyse Sırbistan’ın, Macaristan’ın tatlı su kaynakları yok edildi. Yüzlerce ton su balığı yaşamını yitirdi ve bu, büyük bir çevre felaketine yol açtı. Bunun sonrasında 2000 yılında Çek Cumhuriyeti, 2002’de Almanya, 2009’da Macaristan siyanürle altın madenciliği faaliyetlerine son verdiler. 2010 yılından itibaren de AB, siyanürle altın madenciliğinin AB topraklarında yapılmamasına yönelik bir tavsiye kararı aldı ve yayınladı.

“TÜRKİYE’DE ÇED RAPORU DEMEK, ÇED FİRMASI SAHİPLERİNİ ZENGİN ETME DEMEK”

Bizde değişen bir şey oldu mu? Olmadı. 2010 yılından beri bu maden faaliyetlerine devam ediyor. Bir Kanadalı firma ve onun yerli ortağı var. Anagold. 2010 yılından sonra kapasite genişlemesine yönelik talepleri oldu mu? 2014 ve 2021 yılında iki kez kapasite artırımı söz konusu oldu. Bu kapasite artırımları sonucunda, 687 hektarlık alanda yapılan altın madenciliği, bin 746 hektara yükseltildi. Bununla ilgili ÇED raporları var mı?

Türkiye’de ÇED raporu demek, ÇED firması sahiplerini zengin etme demek. Çünkü ve Şehircilik Bakanlığına verilen ÇED raporlarının yüzde 99’u olumlu raporlar. Yani adeta dosyayı tamamlamak için kamu kaynaklarından ÇED firması sahipleri zengin ediliyor. Burayla ilgili verilen ÇED raporunda ne denmiş? ‘Toprak kayması riski genellikle kayalıkların çok çatlak olduğu, sıvılaşmaya hazır yüzeysel topraklar, killerin bulunduğu yerlerde daha yüksektir. Oysa çalışma alanı düşük miktarda yağış aldığından ve yüzeyde bitki örtüsü az masif kireç taşı ve mermer kütleleri bulunduğundan heyelan potansiyeli taşımamaktadır.’

“BU İŞTE BİR SORUMLULUĞU VAR MIDIR, YOK MUDUR”

ÇED raporu diyor ki ‘TMMOB ve bazı çevreler buralarda toprak kayması olabilir. Liç yığınları kayabilir. Buradan siyanürler yeraltı sularına ve Nehri’ne karışabilir’ diyorsa da ‘Biz orada gözlem yaptık. Yağışlar azdır. Ayrıca bitki örtüsü de vardır. Dolayısıyla orada bir heyelan olmaz’ diyor. Oldu mu bir heyelan. Evet. Toplam 300 dekardan fazla alana 10 milyondan fazla metreküp liç yığını yığıldı. O halde bu ÇED raporunu yazan firmanın, o firmada bu rapora imza atanların bu işte bir sorumluluğu var mıdır, yok mudur? Yoksa bu rapordan aldıkları ve ceplerine koydukları paralar yanlarına kalmaya devam edecek midir? İlk sorum bu.

“9 İŞÇİ KARDEŞİMİZİN HESABINI MURAT KURUM VERMEYİ DÜŞÜNMEKTE Mİ?”

TMMOB, bu raporların tamamının doğru, bilimsel olmadığını, bölgenin son derece tehlikeli olduğunu açıklamasına rağmen bu ÇED raporunu veren Murat Kurum, şu anda neden Erzincan İliç’te değil de İstanbul’da siyasi faaliyetlerine devam edebilmektedir? Bu rahatlığının sebebi nedir? Çünkü bu kapasite artırımlarının sonrasında orada o felaket meydana gelmiştir. 9 işçi kardeşimizin hesabını Murat Kurum vermeyi düşünmekte midir acaba? Bundan dolayı acaba uykusu kaçmakta mıdır?

“RANTA KURBAN EDİLDİĞİ BİR MEMLEKETİN EVLATLARIYIZ”

Binali Yıldırım diyor ki ‘Bunlar birkaç kepçeyle alınabilecek şeyler değildir.’ Biz de biliyoruz, doğru. 10 milyon metreküp. Sonra, ‘Fırat’a gitmekte olan Sabırlı Deresi ile Fırat arasına menfez koyduk. Bir su karışması mümkün değildir.’ Membran koymuşlar. Membranlar bunları önleyecekmiş. Fırat’ın önüne menfez koydunuz. Peki 10 milyon metreküp liçli, siyanürlü topraktan sızan siyanürün toprak altı su kaynaklarına erişebilmesini nasıl engellemeyi düşünüyorsunuz? Eğer burada bu kapasite artırımları verilmeseydi orada 300 metreyi bulan dev gibi yığınlar yığılır mıydı ve onlar bir toprak kütlesi halinde değil de adeta bir sel gibi vadiye böyle akabilir miydi? Türkiye’nin doğasıyla, insanıyla hiç edildiği, ranta kurban edildiği bir memleketin evlatlarıyız.

“TÜRKİYE’NİN ALTINI DİĞERLERİ TARAFINDAN PAYLAŞILIYOR”

AKP, altın madenciliği faaliyetiyle övünüyor. 2020’de 41 ton altın çıkartıldı. Şimdi de 30 tonlar civarında bir uygulamayla gidiliyor. Bu altın madenciliğinin bu memlekete bir kuruş faydası var mıdır? Benim memleketime gelecekler. ‘den Kaz Dağları’na, Erzincan’ın İliç’ine Bergama’sına, Uşak’ına kadar, Türkiye’nin her tarafını siyanürle liçleyecekler. Çıkartılan altının yüzde 98-99’unu götürecekler. Siyanürü, liçi ve felaketi bize kalacak.

Burada büyük bir rant ortaklığı vardır. Yabancı firmalar ve siyasetin durumuna göre onlara eşlik eden, geçen dönemin FETÖ’cü firmaları, bu dönemde onların yerine gelen iktidarın yandaşı firmalar, o yabancıların Türkiye’deki halkla ilişkiler faaliyetlerini, bürokrasideki izinlerini, siyasetle ilişkilerini düzenliyorlar. Rant hep beraber bölüşülüyor. Türkiye’nin altını diğerleri tarafından paylaşılıyor. Bize de bunun doğa felaketini çekmek kalıyor.”

Bu İçerik 302 Kez Görüntülendi.

Sosyal Medya Hesaplarımız

Bu Sayfayı Paylaşın

Faydalı Linkler

Abonelik

© 2024, Gökhan Günaydın. Tüm Hakları Saklıdır.