Kamu görevlisi bir babanın sık çıkan tayinleri nedeniyle Anadolu’yu adeta karış karış dolaşan bir ailenin içinde büyüdüm. Bu bağlamda ilk, orta ve lise öğrenimimi Zile/Tokat, Sarıkamış/Kars, Tosya/Kastamonu, Aksaray/Niğde, Ereğli/Zonguldak ve Geyve/Sakarya ilçelerinde tamamladım.
Bu sık kent ve okul değiştirmeler, başlangıçta dezavantaj gibi görünse de, çocukluk çağından itibaren ülkeyi farklı bölge ve kültürleriyle tanıma, farklılıkları görme ve saygı duyma ve uyum kapasitesi geliştirme gibi avantajlara sahip olmamı sağladı. Tüm bu kent ve kasabalarda hala görüştüğüm çocukluk arkadaşlarımın olmasıyla gurur duyduğumu söyleyebilirim.
Dönem aynı zamanda 12 Eylül öncesinin sert siyasetinin yaşandığı günlere tekabül ediyordu. Lisede bir taraftan büyük bir sevdayla futbol oynarken, diğer taraftan duvar gazetesi çıkarıyor, sıklıkla da kendimi sıcak siyasi tartışmaların içinde buluyordum. Çok yönlü okuma alışkanlığımın temelleri bu yıllarda atıldı. Yurtsever, özverili, mesleğine âşık Cumhuriyet öğretmenlerinin heykelimizin yontulmasındaki katkıları her türlü takdirin üzerindedir.
Üniversite sınavlarında, bilinçli bir tercihle ziraat mühendisliği okumak istedim. Bu tercihte, Anadolu’nun değerlendirilemeyen tarım potansiyelini ve kırsal yoksulluğu bizzat gözlemem, bunların çözümüne katkı koyma isteğim başat rol oynamıştır. Bu çerçevede 1981 – ’85 yılları arasında Erzurum’da, Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde eğitim gördüm ve mezun oldum. Ardından bir özel sektör firmasında görev alarak, çok ünlü bir otomobil/kamyon üreticisi şirketin, Aksaray’da kurulan fabrikasında şantiye şefi olarak çalıştım. Bu görev finansal, idari ve insan kaynakları alanında hızla deneyim kazanmama vesile oldu. Askerlik görevimi, toplam 16 ay olmak üzere, Ankara ve Şanlıurfa’da tamamladım. Bu bağlamda tüm Güneydoğu Bölgesini gezme ve ziyaret etme şansı buldum. Henüz su tutmamış Atatürk Barajı’nın zemininde arabayla dolaşırken, “bu benim için sonradan anlatacağım güzel bir anı olacak” diye düşündüğümü dün gibi anımsıyorum.
1988 yılında Toprak Mahsulleri Ofisi’nin açtığı yazılı sınava katıldım ve kazandım. Hiçbir torpilimiz yoktu, kazandığımıza göre anlaşılan torpil de işlemiyordu. Sınavı kazanan ziraat mühendislerini, Ankara’da iki aylık hububat ve bakliyat eksperlik kursuna tabi tuttular. O kursu birincilikle bitirdim. Kurs sonrası, Çorum’un Alaca ilçesine eksper olarak tayinim çıktı. Alaca küçük bir Anadolu kasabası idi. TMO Alaca Ajansı’nın az sayıda personelinden yalnızca dostluk gördüm. Eksperler, çiftçinin TMO’ya satmak istediği ürünlere, numune alıp hızla analiz yaparak fiyat veren kamu görevlileridir. Kimsenin hakkı kimsede kalmasın düşüncesiyle, toplamı 10 bin tonun üzerinde olan ve kamyonlar ile traktörlerle getirilen buğdayın hem numune alımını hem fiyat verimini gerçekleştirdim, bunu yaparken iki ay süreyle ofisin en fazla 6 m2’lik bir odasında konakladım. Alım dönemi bittiğinde, Ankara’ya servis şefi olarak atamam yapıldı. Babamın Renault marka arabasının bagajı ve arka koltukları kendime göre eşyayla dolu olduğu halde, tek başıma Ankara’ya doğru yola çıktım. Ankara’da tanıdığım kimse yoktu ve bu kentle pek te uyumlu görünmeyen bir araçla Başkent’e giriş yapıyordum.
Atandığım görev, fiziki zorlukları yanında sorumlulukları da yüksek bir görevdi. 1988’den 1994 yılına kadar, hemen tüm hafta sonları dâhil çalışarak, 20’li yaşlarımızın ikinci yarısını iş ortamında geçirdiğimi söylersem yanlış olmaz. Şimdi geriye baktığımda, öğrenme açısından çok önemli bir dönem olmakla beraber, böylesine yoğun bir çalışma temposunun hele de o yaşlarda hiç te adil olmadığını düşünüyorum.
İthalat, ihracat, depolama, ilaçlama, iç alım ve satım başta olmak üzere bu yoğun tempoda, bir başka işe daha giriştim. 1989 yılında girdiğim üniversite sınavlarında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandım ve sınav dönemlerinde İstanbul’a giderek hukuk okumaya başladım. Kuşkusuz bu oldukça zor okulun bitirilebilmesi için, çok yoğun bir okuma ve çalışma gerekiyordu. Böylece gündüzleri işyerinde, geceleri evde olmak üzere tempo daha da yükseldi.
Süreç bununla da kalmadı. Toprak Mahsulleri Ofisi, 1989 yılında 6 ay süreli bir İngilizce kurs açarak az sayıda personeline dil eğitimi başlattı. Bu eğitimde ilk üçe girenler, İngiltere’ye iki ay süreyle yüz yüze İngilizce eğitim almaya gönderilecekti. Türkiye’de son derece yanlış planlanan dil eğitimi nedeniyle, hemen hiçbirimizin temel İngilizce bilgisi dahi yoktu. Kursta, yerli ve yabancı eğitmenler tarafından, 6 ay boyunca, tüm İngilizce gramer temel özellikleriyle verildi. Kurs sonunda sıralama belirtilmeksizin açıklanan ilk üç arasındaydım. Bu çerçevede 2 aylık bir eğitim için Cambridge’e gönderildik. Burada, uluslararası bir ortamda hem dil eğitimimizi perçinledik hem de İskoçya, Galler, Fransa dâhil gezme fırsatı bulduk. Bu, yaşamında ilk kez yurt dışına çıkmış bir genç için inanılmaz bir deneyim oldu. Örneğin, Cambridge’de Old Dot adlı caz evinde dinlediğim müzikler, İspanyol – Alman – Arjantin’li arkadaşlarımızla araba kiralayıp yaptığımız yolculuklar dün gibi hatırımdadır.
İngiltere dönüşü, 1994 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirdim. Aynı yıl, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü (TODAİE) sınavını kazanarak, ilgili yasa gereği bir yıl TMO’dan ücretli izin alarak TODAİE’de kamu yönetimi alanında yüksek lisans yaptım. En az beş yılık kamu görevlisi olan ve zorlu sınavı kazananların girebildiği Enstitü, her disiplinden (askerinden doktoruna, sosyoloğundan mühendisine vb) katılımcı barındırmaktaydı. Bir yıllık yoğun ve hızlı okuma dönemi yanında tanımı gereği tartışmalarla yürütülen dersler, entelektüel kapasitemizin gelişmesinde büyük etki yapmıştır. 1994 – ’95 yılları, Türkiye’nin siyaseten ve insan hakları alanında sorunlu olduğu yıllardı. Bu bölünmüşlük ve zorluk, doğal olarak TODAİE içine de yansıyordu. Bu ortamda yapılan ve adeta siyasi eğilimlerin yarıştığı Öğrenci Temsilciliği seçimini kazanarak, arkadaşlarımı temsil etme görevini üstlendim. Öğrenim dönemi sonunda, ilk 10’a giren arkadaşlarımızı, yerel yönetim semineri için Almanya’ya götürme taahhütleri doğrultusunda, içlerinde benim de olduğum bir grup, bir aylık bir seminer almak amacıyla Berlin’e gönderildi. Burada sonradan siyasi yaşamımda çok işime yarayacak yerel yönetimler bilgileri edinme yanında, yine araba kiralayarak Almanya’yı gezme, Filarmoni konserlerinden konsantrasyon kamplarına kadar görme ve gözlem yapma şansına eriştim.
Yüksek lisans eğitimi sonrasında, 1995 yılında Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü’ne dış ticaret uzmanı olarak geçtim. Bu süreçte, aynı zamanda Ziraat Mühendisleri Odası komisyonlarında çalışmaya başladım, işyeri temsilcisi oldum. Yine aynı dönemde, üniversite sınavları sonrasında kazandığım Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden 1998 yılında mezun oldum. Toprak Mahsulleri Ofisi’nde dış ticaret ve dış taşımalar yanında, özellikle Avrupa Birliği ve Dünya Ticaret Örgütü konularında da çalışmaya başladım. Bu kapsamda Jean Monnet AB Hukuk Sertifikası ve Avrupa Birliği Kırsal ve Tarımsal Politikalar eğitimi aldım. Bu yıllar, Türkiye’de kaba siyasetin egemen olmaya başladığı yıllardı. DSP MHP ANAP iktidarı döneminde Tarım Bakanlığı MHP yönetiminde kalmıştı. 1998 yılında Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi seçildim. 2001 yılından sonra ise tek başına AKP’nin iktidar olduğu dönem başladı. Kamu görevinde uzman sıfatı taşıyan bir görevli olarak, kamuya açık panellerde ve TV programlarında tarım politikasına yönelik haklı eleştirilerim, yönetimler tarafından hoş karşılanmadı. Gerilimler, sürekli gönderilen savunma talepleri, bunları reddedişlerim çerçevesinde şekillendi. 2003 yılında TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası’nda Genel Başkan oldum. Hemen ardından, Kamu Emekçileri Sendikası’nın tarım orman iş kolunda örgütlü sendikası olan Tarım Orkam Sen’de Yönetim Kurulu üyesi ve genel sekreter olarak seçilmemle birlikte, ilgili yasa çerçevesinde kamudan ücretli izinli sayıldım.
Yaşamımdaki önemli dönüm noktalarından birisi de, Mülkiye’de yaptığım doktoradır. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü siyaset bilimi doktora programına katılmaya hak kazandıktan sonra, Mülkiye doktora eğitimim başladı. Buradaki doktora süreci, siyaset bilimi, kamu yönetimi, kentleşme, iktisat gibi alanlarda yetkin öğretim üyeleriyle, sonraları dostluğa dönüşecek tanışmalara vesile oldu. Doktora eğitimimi, ‘AB Sürecinde Türkiye, Tarımsal ve Kırsal Politikalar’ başlıklı tezimle tamamladım.
Ziraat Mühendisleri Odası’nda 2003 yılında başlayan Başkanlık dönemim, Anadolu’yu karış karış gezme süreciyle şekillendi. Bu bağlamda Oda’nın bir taraftan örgütsel yapısı ve kurumsal kapasitesi güçlendirilirken, diğer taraftan tarım politikalarına müdahale gücü, kamuoyu oluşturma çabaları önem kazandı. Her iki yılda bir yenilenen Oda seçimlerinde ve Oda’nın yönetilmesinde, demokratik kuralların egemen olması yolunda önemli adımlar atılmaya çalışıldı.
Siyasi gelişmeler bağlamında, birçok siyasi parti lideri ve kadroları Oda’yı ziyaret etmeye başladılar. Onların Parti tüzelerine tarımla ilgili doğru hükümlerin yazılması konusunda gelen taleplerini olumlu karşıladık ve gerekli katkıları ayrım gözetmeksizin verdik.
Bu arada, doktora programını tamamlamamın ardından, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin ilan ettiği kadroya başvurum sonrası atamamın gerçekleşmesiyle, Yardımcı Doçent Doktor olarak Üniversiteye geçiş yaptım ve hukuk, iktisat, tarım dersleri vermeye başladım. Bolu yıllarım, fiziki olarak çok zorlu olmakla birlikte, yaşamımın en değerli yılları arasında yerini almıştır.
2007 seçimlerinde, Ankara 2 inci Bölgeden Milletvekili adayı oldum. CHP listesinden 7 inci sırada olduğum bölge 4 milletvekili çıkarabildi. Bununla birlikte, bir aday olarak seçmenle diyalogumun başlangıcı olması açısından, önemli bir deneyim olduğunun altını çizmek isterim. Hemen ardından, 2008 yılında yapılan Kurultay’da Parti Meclisi Üyesi olarak seçildim. Bir dönem hariç, bu görevi bu tarihe kadar sürdürdüm. Muhtemelen, CHP içinde, çağdaşlarım arasında, en uzun süre Parti Meclisi üyeliği yapma onurunu taşıdığımı düşünüyorum.
2010 yılında, 7 yıl aralıksız yaptığım Ziraat Mühendisleri Odası Başkanlığı görevinden istifa ettim. Aynı yıl, eser aşaması sonrasında, Hacettepe Üniversitesi’nde girdiğim sınavı da kazanarak İktisat Doçenti unvanını kazandım. Yine aynı yıl, Cumhuriyet Halk Partisi’nde yaşanan Genel Başkan değişimi sonrasında önce Genel Sekreter Yardımcısı olarak görev aldım. 2011 yılında yapılan seçimlerde Ankara milletvekili oldum. Seçimlerden hemen sonra açıklanan Merkez Yönetim Kurulu’nda ise, yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak görevlendirildim.
Milletvekilliği dönemim, hem TBMM’de Plan Bütçe Komisyonu’nda hem de Genel Merkez’de yerel yönetimler alanında olmak üzere oldukça zor koşullarda geçti. CHP belediyelerine yönelik kasıtlı operasyonlara İzmir’de, Aydın’da, Eskişehir’de karşı koyduk. Diğer taraftan da özellikle yerel yönetim seçimlerine yönelik bir kurumsal işleyiş tarzı oluşturmaya gayret ettik. İlçe ve il bazında kamuoyu yoklamaları yapılarak, siyaset biliminin çağdaş yöntemlerini uygulamaya sokmaya çalıştık. 17/25 Aralık süreci sonrasında, siyasetin en sert ve dalgalı döneminde, ilkeli bir tarz izleme gayreti içinde olduk. Yerel seçimler sonrası, özellikle 2015’te Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi sürecinde yaşadığımız görüş ayrılıkları nedeniyle, 2015 seçimlerinde aday olmadım. Böylece MYK, PM ve milletvekilliği dönemimin bitmesiyle, bir CHP üyesi olarak yaşamıma devam ettim. Bu dönem, aynı zamanda, yerel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeniyle hakkımda oluşan yargıların kimini yanıtladığım, kimini zamana bıraktığım bir dönemdir.
2015 yılında, bir arkadaşımla ortak olarak Ankara’da bir avukatlık ofisi açtım. Bu kez de hukuk alanında zorlu bir mücadelenin içinde buldum kendimi. Evrensel hukuk ilkelerinden hızla uzaklaşılan, avukatlığın “riskli meslekler” grubunda hızla öne çıktığı bir dönemde, insan kalmaya çalışarak adaletin peşine düştük. Bugünden değerlendirdiğimde, kendime yakışır bir dönemi yavaş yavaş geride bıraktığımı görüyorum, umarım yanılmıyorumdur.
Bu zorlu dönemin ortasında, 2018 yılında yapılan CHP Kurultayında Parti Meclisi’ne aday oldum, liste dışından gelerek seçilmenin onurunu yaşadım ve bana verilen oyların ağırlığını ve değerini bilerek Parti Meclisi’nde görev yaptım.
İki turlu İstanbul seçimleri sonrasında Büyükşehir Belediye Başkanı olan Ekrem İmamoğlu’nun davetiyle İstanbul’a gelerek, 2019 Eylül ayında, belediye iştiraki olan İSYÖN’ün Yönetim Kurulu Başkanı oldum. Bu görev kapsamında, İBB’nin tarım ve gıda politikalarını organize ettim, bu politikaları yaşama geçirecek bir kadronun kurulmasına katkı sağladım.
2020 Temmuz’unda yapılan CHP Kurultayı öncesi, İSYÖN Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinden istifa ettim. Sözü edilen Kurultay’da, bir kez daha liste dışından gelerek Parti Meclisi üyesi olmaya hak kazandım. Bu durum, yaşamımdaki en önemli onurlar arasındadır.
2023 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri arzu ettiğimiz sonuçları vermedi. Bu bağlamda İstanbul 1.Bölge Milletvekili olarak 8 yıl aradan sonra yeniden TBMM’ye girmem ve Grup Başkanvekili olmam, şüphesiz toplumsal mücadelede payıma düşen sorumluluğun ve görevlerin artmasından başka bir anlam taşımamaktadır.
Bu bağlamda, bu zor dönemde, dayanışma duygusu ve yurtseverliğin öne çıkarıldığı bir mücadele hattının kurulma ve sürdürülme zorunluluğu, her zamankinden daha acil bir görev olarak önümüzde durmaktadır.
Sosyal Medya Hesaplarımız