Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın’ın 15 Şubat 2024 – TBMM Genel Kurulu’ndaki değerlendirmeleri
Değerli milletvekilleri; evet, an itibarıyla İliç’te meydana gelen maden faciasının üzerinden kırk sekiz saat geçti. Başka bir deyişle, 300 dekar alana yayılan, yüksekliği 50 metreyi bulan 10 milyon metreküp liç yığınının altında 9 emekçi kardeşimiz kalmaya devam ediyor. Bu, Türkiye için gerçekten çok büyük bir acı kaynağıdır ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin de bu acıyı hissetmesi ve muhalefet partileri ile iktidar partilerinin hep birlikte bu konuyu ele alması hayatın olağan akışına uygundur. Ancak burada biraz evvel konuşan AKP milletvekili “Muhalefet nereden emir aldıysa hep beraber İliç’i konuşuyor.” diyor. Allah akıl versin, Allah vicdan versin, Allah sana biraz insanlık öğretsin! Eğer ben Türkiye’nin böylesine kanayan büyük bir yarasını gündeme almayacaksam acaba neyi konuşacağım? Ayrıca, iktidar partisi bunu gündemine almadı mı? İlk kez bir ortak komisyon kurulmadı mı? Yani siyaset yapacağım diye insanlıktan çıkmamak gerekiyor.
Bir başka konu… Burada bir araştırma komisyonu kuruyoruz. Araştırma komisyonunda yine öyle bir mimari kurulmuş ki muhalefet partileri azınlıkta kalacak. Umuyor ve diliyorum ki muhalefet partilerinin de iktidar partisinin de bu meselenin üzerine doğru gitme iradesi oluşsun yani oradaki saha görevlilerini gözaltına alarak, tutuklayarak bu meselenin altından kimse çıkamaz. Orada AKP’nin yirmi bir yıldır uyguladığı madencilik politikası sorgulanacaktır, orada bu madenlerin gizli-açık ortakları kim var; onlar sorgulanacaktır, orada helikopterlerle yurt dışına kaçırılan altının miktarı sorgulanacaktır, orada çıkarılan altının yüzde 98’i neden yabancılara peşkeş çekiliyor; elbette bunlar sorgulanacaktır. Bu rapor doğru dürüst ortaya çıktığında bugün bu facianın yalnızca bir doğa olayı, yalnızca bir madencilik faciası olmaktan öte aynı zamanda bir ekolojik yıkım, aynı zamanda bir iktisadi yıkım olduğunun da hep beraber farkına varacağız.
Bakın, 2011 yılında bir çılgın proje ortaya konuldu. İstanbul’a bir kanal yapılacaktı, böylece Boğaziçi’ndeki trafik rahatlatılacaktı.
İstanbul’un doğusuna ve batısına 1’er milyondan toplamda 2 milyonluk yeni şehirler kurulacaktı ve böylece Türkiye buralardan büyük para kazanacaktı. Soru şu kadar açıktır: 2011’in üzerinden on iki yıl geçti be kardeşim, 2024’teyiz. 2011’den beri konuşuyorsunuz, 2018’de bir daha kampanya konusu yaptınız. Ya insan hiç sıkılmaz mı ya? On iki yıldır konuştuğunuz ve yalnızca edebiyatını yaptığınız konuda bir tek ilerleme yok. İnsan biraz sıkılmaz mı? 2019’da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı değişti. Ekrem İmamoğlu dedi ki: “İstanbullunun istediğinin dışında hiçbir şey yaptırmayacağız size.” Dediniz ki: “Devlet projesidir bu? Sen kimsin ki buna karşı çıkıyorsun?” O da dedi ki: “Ben seçilmiş Belediye Başkanıyım, İstanbullu ne derse onu yaparım.” O gün bir Çevre ve Şehircilik Bakanınız vardı, buna sıkı sıkıya sarılıyordu.
Şimdi Çevre ve Şehircilik Bakanınız İstanbul’a aday olmuş diyor ki: “Bu gündemimizde yoktur. İstanbullunun acil ve önemli konusu neyse onun peşinde olacağız.” Peki, Kanal İstanbul İstanbul’un acil ve önemli bir konusu değildiyse niye on iki yıldır bunu gündem yaptınız? Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde GAP’ta su tutulmuş, o suyu tarlaya götüreceksiniz; 1,8 milyon hektar alan sizden su bekliyor, daha 600 bin hektarına götürememişsiniz, 1,2 milyon hektar alan sizden kanal ve su bekliyor. Ya, tarımsal sulama için acil ihtiyaç ortadayken İstanbul’da mevcut boğazın yanına 1 tane daha kanal yapmak ve bununla memleketi oyalamak insan için biraz özeleştiri, biraz sıkılma kaynağı olmaz mı? Ve şimdi, Murat Kurum‘un bu sözlerinin hemen arkasından İstanbul 11. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma ve iptal kararı verdi.
Bakın, birçok konu var, diyor ki: “Ekolojik yıkıma neden olacak, nüfus denetimi ortadan kalkacak, işte, yol kanalları… Kanalın üzerindeki 6 tane geçiş noktasından köprülerle geçmeye çalışmak trafiği artıracak.” Ama bir başka şey daha söylüyor, diyor ki: “Mezarlık alanlarını ağaçlandırılacak alan göstermişsiniz.” Arkadaşlar, ya, insanların hayatı yalan olur mu ya? Mezarlık alanlarını da ağaçlandırılacak alan göstermişsiniz ve işte, adamlar bunu da iptal gerekçesi sayıyor. Maalesef Türkiye’nin yılları böyle yok oluyor, Türkiye’nin geleceği böyle yok oluyor. Herkesi Türkiye’nin gerçek sorunlarına eğilmeye, ekonomiye, barışa, güvenliğe eğilmeye davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
Sosyal Medya Hesaplarımız