CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın’ın 6 Aralık 2023 – TBMM Genel Kurulu’ndaki değerlendirmeleri.
Sizi ve milletvekili arkadaşlarımı yeni bir yasama günü öncesinde saygıyla selamlıyorum.
Saadet Partisinin aşağı yukarı altı aydır dile getirdiği haklı grup şikâyetlerinin biz de arkasındayız ve bir an evvel bu sorunların çözülmesini biz de diliyoruz, bunun takipçisi de olacağız.
Şimdi, efendim, Türkiye’de çok ağır bir yargı krizi yaşanıyor. Bu yargı krizini buralarda dile getiriyoruz ancak bu sarmal arasında mahvolan hayatlar var. Ben bugün bir örneği sizlerle paylaşacağım, şüphesiz bu örnek on binlerce, yüz binlerce mağdur için ancak bir temsili nitelik olabilir ancak dile getirelim, ki bu işlerin nasıl yürüdüğünü kamuoyu bir kere daha görsün, umuyoruz ve diliyoruz ki duyarlılık artsın. Tayfun Kahraman, Tayfun benim TMMOB’den arkadaşımdır; kişiliğini, çalışmalarını çok yakından bildiğim bir insandır ama kamuoyu Tayfun’u küçük kızı Vera’yla vedalaşmasından, eşi Meriç’le vedalaşmasından tanıyor. Tayfun’un 28 Eylül 2023 tarihinde Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararını onadı, Gezi davası sanıklarından beş kişiyle birlikte cezalarını onadı. Buna göre Tayfun on sekiz yıl hüküm giydi. Aynı Tayfun Kahraman hakkında 2014 yılında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 2 kez “Soruşturmaya gerek yok.” kararı vermişti ve İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi de 18 Şubat 2020 tarihinde atılı suçlardan beraatine karar vermişti. Bir kere daha söylüyorum arkadaşlar, hakkında 2 kez soruşturmaya yer yoktur kararı verilen, 1 kere beraat kararı verilen arkadaşımız bunlardan üç yıl sonra on sekiz yıla mahkûm edildi.
Tayfun Kahraman 2013 Gezi direnişi sırasında TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanlığı görevini yapmaktaydı. Her ölçekteki imar planlarını ve şehirle ilgili alınan kararları takip etmek, incelemek ve gerektiğinde hukuk yoluyla itiraz etmek Anayasa’nın 135’inci maddesi uyarınca şehir plancıları odası tüzel kişiliğinin resmî görevidir. Dava dosyasında suç olarak belirtilen faaliyetlerin tamamı Tayfun Kahraman’ın anayasal kamu görevi kapsamındaki çalışmalarından ibarettir. Aleyhinde cebir ve şiddetle bağlantılı tek bir delil, tek bir tanık beyanı yoktur. Aksine, sevgili dostumuzun diyalog ve sükûnete çağıran çok sayıdaki konuşması medyanın kayıtları arasındadır. Tayfun Kahraman, Gezi olayları sırasında Hükûmetle görüşen, bizzat dönemin Başbakanı Erdoğan tarafından belirlenen ve kendisinin de destek istediğini söylediği heyetin içinde Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı olarak bulunmuş ancak olayların yatışması ve protestoların barışçıl kalması için çaba harcadığı mahkeme kararlarına dahi girmemiştir. Kahraman, 2009 yılından beri devlet memurudur, 2013’ten sonra çeşitli kamu kuruluşlarında çalışmıştır, Kültür Varlıklarını Koruma Kurulunda raportör, Mimar Sinan Üniversitesinde öğretim üyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesinde Deprem Risk Yönetimi Daire Başkanı olarak kamu görevini yerine getirmiştir. 15 Temmuz sonrası OHAL döneminde tüm memurların sicilleri didik didik edilirken Tayfun Kahraman hakkında herhangi bir yasa dışı örgütle ilgili en ufak bir irtibat ve iltisak iddiası dile getirilememiştir. Anayasa tartışmalarının sürdüğü bu dönemde dahi Anayasa görevini yaptığı için cezalandırılan, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına rağmen adil olmayan bir yargılamayla özgürlüğünden mahrum bırakılan Tayfun Kahraman’ın da dâhil olduğu Gezi davasının Avrupa’yla siyasi tavır gereği uzatıldığı bizzat Hakan Fidan tarafından 20 Kasım 2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonunda dile getirilmiştir. Tayfun Kahraman bu memleketin evladıdır, örnek bir yurttaşıdır, Türkiye içerisinde ve uluslararası alanda siyasi meselelerinin bir unsuru olmaktan, bir çekişmenin ortasında kalmaktan rahatsız olduğunu kamuoyuyla açıkça paylaşmıştır.
Diğer taraftan, mahkemede dinlenilme talebi kabul edilmeyen dönemin tanıkları, başbakanla görüşen aynı heyette yer alan aydınlar ve sanatçılar sürecin şahidi, Tayfun Kahraman’ın kefil olduklarını ifade etmektedirler. Sayın Nebil Özgentürk, Sayın Sunay Akın, 21 Kasım 2023 tarihinde Halk TV’de İsmail Küçükkaya’nın programında bu tanıklıklarını açıkça ifade etmişlerdir ama buna rağmen bu arkadaşlarımızın mahkemede tanık olarak dinlenilmesi kabul edilmemiştir. Şimdi, ben soruyorum: Vera babasından uzak, Meriç eşinden uzak, biz arkadaşımızdan uzağız; böylesine hakkında 2 kez “Soruşturmaya yer yoktur.” kararı verilen, 1 kez beraat kararı verilen, arkasından da siyasi saiklerle on sekiz yıla mahkûm ediliveren bu arkadaşımızın durumunun eğer burası bir hukuk düzeni ise açıklaması nasıl olacaktır?
Ben hem Meriç’e hem Vera’ya hem Tayfun’a ama onların nezdinde Türkiye’de çok sayıda böyle hukuksuzluklara muhatap edilen, mağdur edilen kişilere ve ailelerine ne diyeceğim? “Biz Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekili olarak bunu dile getirdik, bu sözleri Türkiye Büyük Millet Meclisinde sarf ettik ancak bir çözüm olmadı.” mı diyeceğim? Yoksa “Mecliste bunları dile getirdik, Adalet Bakanlığından Cumhurbaşkanına kadar bu konuya duyarlı oldular ve bir çözüm yarattılar.” mı diyeceğim? Kimse Türkiye’de bize “Yargı bağımsızdır, bu işler yargının kararıdır.” şeklinde öyküler anlatmasın. Siyasi davaların nasıl şekillendiğini bilecek kadar yaşadık ve tanıklık ettik. Umuyor ve diliyorum ki Tayfun’un nezdinde tüm mağdurlar bir an evvel özgürlüğüne kavuşur.
Ve Türkiye çağdaş bir hukuk devletinin olması gerektiği gibi adil yargılama ilkelerine ve koşullarına sahip olur.
Çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum
Sosyal Medya Hesaplarımız