CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın’ın 22 Aralık 2023 – TBMM Bütçe Görüşmeleri’ndeki değerlendirmeleri:
Evet, gerçekten aldığımız acı haber yüreğimizi dağladı. Ben de hayatlarını kaybeden askerlerimize Allah’tan rahmet, şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve ulusumuza başsağlığı diliyorum; yaralı Mehmetçiklerimizin biran evvel sağlığına kavuşmalarını ve onlara acil şifalar dileğimi de iletiyorum.
Diğer taraftan, Meclisi yönetmekte iken rahatsızlanan Sırrı Süreyya Önder arkadaşımıza da acil şifa diliyorum. Bir an evvel sağlığına kavuşup aramıza dönsün. Tabii, bu koşulların, uzun saatler süren çalışma koşullarının milletvekilleri üzerinde yarattığı etkiyi de görmek zorundayız, bunları da planlamak durumundayız; sadece kendi sağlığımız açısından değil, aynı zamanda görüşmelerin etkin ve verimli olması bakımından da bunu sağlamalıyız. Dün gece sabaha karşı yapılan bakanlık bütçesi görüşmelerinin ne bize ne memlekete bir hayrının olduğunu da ifade edelim.
Şimdi, Sayın Cevdet Yılmaz, sizi kırmak istemem ama artık sözlerinizi ezberledik ya, hangi cümleden sonra neyi söyleyeceğinizi ezbere biliyorum; kaçıncı dinlememiz, kaçıncı yarım saat, kaçıncı bir saat. Üstelik de burada 9 tane kurumun bütçesi geçiyor, bu bütçelere yirmi dakika zaman ayırıyorsunuz, kırk dakika öncesinde daha evvel ifade ettiğiniz ekonomik durumları yeniden anlatıyorsunuz; buna bütçenin son günü zaten cevap vereceğiz. Ama bakın, şöyle bazı şeyler yok mu: Türkiye’nin ihracatı ithalat çağırıyor farkında değil misiniz? Ve üstelik de paranızın devalüe edilmesinin dünyada 1’inci olduğu bir ortamda bunu yapıyorsunuz. Geçen yıl 109 milyar dolar dış ticaret açığı verdiniz, bu sene 90 milyar dolar hâlen, geçen seneyi yakalayacaksınız. Demek ki bu “büyüme” diye anlattığınız şey kalkınma değil çünkü siz ara malı ve yatırım malı, hammadde yapısını bozmuşsunuz, ihracat yapabilmek için ithalat yapmak zorundasınız. Bu yol sizi bir yere götürmüyor. Başka bir şey: Ya bu kadar ihracat var, bu kadar büyüme var, işsizlikten bahsettiniz. Ben size gerçekten bahsedeyim, gerçekten! Resmî rakam geniş tabanlı işsizlik ki gerçek işsizliğin bu olduğunu hepimiz biliyoruz, dar anlamda falan diye kendimizi kandırmayalım, yüzde 21,3; 8 milyon 137 bin kişi resmî olarak bu memlekette işsiz. Eğer etrafınıza bakarsanız “Bir iş sahibiyim.” diye dolananların da önemli bir bölümünün gerçekte onurlarına uygun bir işle uğraşamadıklarını görürsünüz. O hâlde bunun bir kalkınma olmadığını, adil bir bölüşüm yaratmadığını, Türkiye’nin önemli bir bölümünün hızla yoksullaşırken bir avuç AKP yandaşının hızla zenginleştiğini not edelim. Biz buna büyüme demiyoruz, biz buna kalkınma demiyoruz, biz buna vahşi kapitalizmin, kuralsız ekonominin yarattığı düzensiz sonuçlar diyoruz.
Bir başka şey daha var: Erkler ayrılığından falan bahsettiniz, “Yürütmenin başında bir adam dünyanın her yerinde olur.” dediniz. Sevgili Başkan, mesele yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrı olarak birbirlerini denetleyebilecek erkler ayrılığına sahip olup olmaması. Bakın, burada biz yasama faaliyetindeyiz, Cumhurbaşkanlığına teşekkür etmeden kürsüden inebilen bir tane AKP milletvekili yok. Grup Başkanvekili sesini yükselterek Cumhurbaşkanına teşekkür ediyor ve buradan, tribünlerden alkış alıyor çünkü yasama maalesef yürütmenin ağzına bakıyor. Yargı yürütmenin ağzına bakıyor mu?
“Ayıp, ayıp.” diye bağırmaya devam eder oradan adam. Yargı ne yapıyor biliyor musunuz? Trump diyor ki: “Rahip Brunson’ı bana vereceksin.” Ben soruyorum: Fransa Başbakanına aynı şeyi söyleyebilir mi Trump? Söyleyemez çünkü Fransa Başbakanı şaşırır, “Ya, bir tutuklunun serbest bırakılması yetkisi bende olamaz ki, nasıl bunu benden istersin.” der ama size söylüyor çünkü o kuşu kimin kaçırabileceğini biliyor ve “Bu can bu bedende, bu fakir bu görevde.” nutuklarının arkasından dokuz ay sonra Rahip Brunson kanatlanıyor, gidiyor.
Dolayısıyla yasama da yürütme de yargı da bir kişinin ağzına bakıyor. Erkler ayrılığı dediğimiz budur, bunu anlayın isterseniz. Ha, “Millet bunu onaylamış.”mış da. Bakın, biz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine yönelik anketler yapıyoruz, yüzde 60’ın üzerinde bu sistemin uygun olmadığını, o günden bu yana hayatın niye gitmediğini vatandaş söylüyor, AKP seçmeninin de bir bölümü bu görüşe katılıyor; seçim başka bir şeydir, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden memnun olup olmama ayrı bir şeydir.
Şimdi, savunma sanayisi çok övülüyor; savunma sanayisinin başarıları hepimizi gururlandırır, bunu baştan bir söyleyeyim. Savunma sanayisinde dünyada ilk 10’da 6 Amerika firması var Sayın Başkan, 3 Çin, bir tane de İngiliz firması var. Bizim ilk 100‘de 4 firmamız var, bu 4 firmadan birincisi ASELSAN; 47’nci, 1975’te kurulmuş. İkincisi TUSAŞ; 58’inci, 1978’de kurulmuş.
Yahu, Sayın Başkanım, böyle birer saatlik konuşmaları dinliyoruz, Grup Başkan Vekillerinin iki dakikada bir söz kesiliyor yani.
ROKETSAN 80’inci, 1988’de kurulmuş yani dolayısıyla “AKP’den önce Türkiye yoktu da biz yaptık.” şeylerinden bir vazgeçin, taş üstüne taş koymanın erdemini beraber paylaşmaya bir hep beraber bakın.
Sonra, burada çok önemli sorular soruldu, tam da cevap vermeniz gereken sorular. Dedik ki biz: “Bu bürokrat arkadaşlar niye buraya gelmiyorlar?” Siz nasıl cevap verdiniz? “Bürokratlar kendini savunamaz. Dolayısıyla söylenmese iyi olur.” Yahu, siz savunun. Siz buradasınız da MİT Başkanı niye burada değil? Hiyerarşik olarak siz onların üstündesiniz değil mi? İletişim Başkanı niye orada değil? Onların işi var da sizin işiniz yok mu? Biz işimiz olmadığı için mi burada oturuyoruz? Bu sorular doğru sorulardır Sayın Bakan.
Sonra, ifade edelim, bakın, gerçekten üzüldüğüm için ifade ediyorum: Koridorda korumadan geçemiyoruz arkadaşlar. Bürokratlar kendilerini korumalarına bizden mi korutturuyorlar?
Bu nedir arkadaş? Meclisin bahçesi siyah arabadan geçilmiyor, koridorları korumadan geçilmiyor. Bizim bir tane korumamız yok orta yerde, sadece burada değil, sokakta da yok. Neden korkuyorsunuz ya? Milletin vekillerinden niye bu kadar korkuyorsunuz? Milletin vekillerinin görev yaptığı Parlamentoya, bürokratların bir koruma ordusuyla girmesi ayıp değil mi? Soru bu kadar basit, başka bir Parlamentoda bunları göremezsiniz. Sonra, arkadaşlarımızın sorularına yanıt alamadık. Bakın, sorular var, orta yerde çok önemli sorular var.
Oğuz Kaan Salıcı arkadaşımız sordu, dedi ki: “Gaye Vakfı, Erkan Vakfı, Hayra Davet Vakfı var, bunların 3’ü de Nakşibendi tarikatının vakıfları ve bunların yöneticileri TEİ’de, TUSAŞ’da, ASELSAN’da en önemli görevdedirler.” Bunun cevabı yok mu? “Böyle bir şey yok.” diyebilirsiniz, “Böyle bir şey var ve normal.” diyebilirsiniz ama susmanız gerekmez, bir cevap vermelisiniz.
Burada, Yüksel Mansur Kılınç arkadaşımız var, dedi ki: “Milli Güvenlik Kurulunun Genel Sekreteri aynı zamanda bir yemek tedarikçisi şirketin yönetim kurulu üyesi.” Söyleyin bana: “Mili Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği yemek işleriyle uğraşmıyor kardeşim, doğru söylemiyorsun de.” veya deyin ki “Evet, normaldir ya yemeğe de bakar, millî güvenliğe de bakar.” Bir şey daha söyledi, dedi ki: “O yemek şirketinin 3 yöneticisi de yabancıymış.” Bu sizin için bir gariplik ifade ediyor mu?
Bakın, son 2 şey söyleyerek bitireceğim.
Sayın Erdoğan kendisine muhalefet yapmakta çok mahir, sizden de 2 tane büyük inci duyduk Sayın Cevdet Bey, 2 tane inci. 2014’ten beri kapalı olan bir millî sarayı açmışsınız. 2014’te kim kapattı ya burayı?
Kim? CHP mi kapatmıştı? On altı yıldır kapalı olan bir yeri açmışsınız. Arkadaşlar, ya kendinizi bu kadar kaptırmayın bu işlere. 2014’te siz iktidardınız, niye kapattınız o zaman? Onu söyleyin. Yani burada -Grup Başkan Vekili yerinde değil- o arkadaşımız da: “Birleşmiş Milletlerde 121 ülke içerisinde 151 oy aldık.” falan gibi şeyler dedi. Hani, o dil sürçmesidir, bir şey olmaz, bazen bizim de böyle şeyler başımıza geliyor ama “AKP’den önce bir şey yoktu, hepsini biz yaptık ve üstelik de gerekirse kendimize de biz muhalefet ederiz.” anlayışı memleketi de sizi de bir yere götürmüyor.
Ekonomi hakkında söylediğiniz her şeye de pazartesi günü ekonomi diliyle gerekli cevapları vereceğiz.
Çok teşekkür ederim.
Sosyal Medya Hesaplarımız